27 yaşındaki Aylin Yıldız, genç yaşta karşılaştığı sağlık sorunlarıyla hayatının en zorlu dönemine girdi. İlk başta doktorların "ciddi değil" açıklamalarıyla rahatlatılmaya çalışılan Aylin, geçirdiği sağlık süreçleri neticesinde meme kanserine yakalandığını öğrendi. Bu beklenmeyen durumu ile hem kendini hem de sevdiklerini büyük bir korkuya sürükleyen Aylin, zorlu bir mücadeleye adım atmak durumunda kaldı. Aylin’in hikayesi, sağlık sisteminin bazen göz ardı edebileceği sorunlara dair önemli bir hatırlatma niteliğinde.
Aylin’in hikayesi, normal bir sağlık kontrolü sırasında başlıyor. Meme bölgesinde yaşadığı birkaç anormal durum için doktora giden Aylin, yapılan muayenede doktorlardan "ciddi bir şey yok" yanıtını aldı. Ancak zamanla, yaşadığı belirtilerin devam etmesi ve hatta şiddetlenmesi, genç kadın için bir alarm zili oldu. Aylin, ilk bulgularının varlığına rağmen, doktorların çıkardığı sonuca güvenerek evine dönmüştü. Fakat yaşadığı rahatsızlıklar, ne yazık ki kısa sürede değişmek zorunda kaldı.
Bir süre sonra Aylin, durumunun ciddiyetini kavradı ve kendine güvenerek başka bir hastaneye başvurdu. İkinci hatta üçüncü muayene sonucunda yapılan biyopsi, Aylin’de meme kanserinin varlığını ortaya çıkardı. Aylin'in canı yanmıştı; çünkü 27 yaşında hayatının baharındayken bu ölümcül hastalıkla savaşmak zorundaydı. Alınan tanı sonrasında arkadaşları ve ailesi onun yanında olmak için büyük bir destek ağı oluşturdu. Genç kadın, onlara bolca ilham kaynağı olmayı hedefliyordu.
Aylin’in tedavi süreci ise hemen başlamıştı. Kemoterapi ve radyoterapi seansları, onun hayatına büyük bir farklılık getirmişti. İlk başta bu süreç, genç kadının fiziksel sağlığını etkilese de Aylin, sanatı ve yazmayı kullanarak duygusal anlamda kendini güçlendirdi. Her gün not defterine yaşadığı deneyimleri ve hislerini yazarak, bu zor dönemin üstesinden nasıl geleceğine dair bir rehber oluşturmaya karar verdi. Aylin’in hikayesi, kendisi gibi birçok genç kadının karşılaşabileceği bu durumda nasıl mücadele edip, güçleneceklerinin bir örneğiydi.
Aylin, tedavi sürecinde yalnız hissetmemek için sosyal medyayı kullanarak diğer hastalarla bağlantı kurmaya başladı. Kendisi gibi olan diğer kadınların hikayelerini dinleyerek, dayanışmanın ve sosyal desteğin önemini kavradı. "Hamur gibi yoğruluyorum ama ben varım" diyerek mücadele gücünü ve kararlılığını çevresindekilere yaymaya özen gösterdi. Bu süreç aynı zamanda Aylin'in, kanserle olan savaşı sonucu kendisini nasıl yeniden keşfettiğinin de bir simgesi oldu.
Kısa zamanda doktorlardaki "ciddi değil" algısının, hastalıkların bazen yüzeyde görünenden çok daha derin olabileceğine dair yanlış bir algı yarattığını anladı. Aylin, yaşadığı bu deneyimle yeni bir misyon üstlendi: Kadınları kendi bedenlerine sahip çıkmaları, sağlıklarını önemsemeleri konusunda bilinçlendirmek. Genç kadın, yaşadıklarıyla bütünleşen bir hikaye yazarak kendi yaşadığı mücadele ve zafer anlarını, sosyal medya üzerinden veya topluluklarda paylaşarak insanlara umut vermeyi sürdürüyor.
Bugün Aylin, tedavi sürecini başarıyla tamamlama yolunda ilerliyor. Henüz hiçbir şeyin bitmediğini, her gün yeni bir mücadeleye adım atması gerektiğini biliyor. Yeni hayatına dair düşünceleri ve hayalleri var; bu durumu unutmadan ama onunla birlikte yaşamanın bir yolunu da bulmuş durumda. Kendine güvenerek, biliyordu ki imkansız gibi görünen bu konuda her zaman alabileceği destek kaynakları da vardı.
Bu dram, genç bir kadının hikayesinin çok ötesine geçiyor; aynı zamanda toplumda kanser farkındalığını artırma konusunda önemli bir ses olmayı hedefliyor. Aylin’in yaşama sevinci ve cesareti, her yaştan kadının kendi sağlık şartlarını sorgulaması ve gerektiğinde direnç göstermesi yönünde ilham verici bir örnek olmayı sürdürüyor. Aylin, tıbbi süreçlerinin yanı sıra, duygusal destek arayışında da hayal kırıklıkları yaşamadan, hayatından umudu eksik etmemek adına çaba gösteriyor. Her zaman hatırlanması gereken şey ise, sağlığımızı riske atmamak, vücudumuzu dikkatle dinlemek ve gerektiğinde100 adım atmayı hedeflemek olmalıdır.