56 yaşındaki Eylem Kan, birkaç hafta boyunca sağ bacağında hissettiği karıncalanmaların ardından bir sağlık kuruluşuna başvurdu. İlk başta hafife alınan bu his, kısa süre içinde hayatını tehdit eden bir duruma dönüştü. Doktorlar, yaptığı tetkikler sonucunda, Eylem'e “Üç hafta ömrün kaldı” diyerek ağır bir hastalık teşhisi koydu. Ancak bu durum, sadece hayatta kalma mücadelesinin ket vurulması değil, aynı zamanda yaşadığı süreçte birçok insanın dikkatini çekmesini de sağladı.
Eylem, sağ bacağında hissettiği rahatsızlıklarla başladı. Başlangıçta bu durum, otururken veya ayakta dururken hissettiği basit bir karıncalanma olarak görünüyordu. Ancak zamanla rahatsızlığı arttı ve günlük yaşamındaki aktiviteleri kısıtlamaya başladı. Gittiği ilk doktordan aldığı "endişelenecek bir durum yok" yanıtı, Eylem'in içinde bir güvensizlik hissi yarattı. Ama belirtilerinin sürekliliği karşısında daha fazla bekleyemedi ve başka bir sağlık kuruluşuna gitmeye karar verdi. Bu sefer, uzman bir ekiple detaylı incelemelere girişti.
Tetkikler sonucunda ortaya çıkan hastalığın, Eylem’in bacak sinirlerine yönelik ciddi bir zorluk olduğunu gösterdi. Yapılan MR ve kan testleri ile birlikte, çok geçmeden Eylem’in vücudunda kanser hücrelerine rastlandı. Daha önceki adımda, rahatsızlıkları basit bir sinir sıkışması olarak değerlendirilmişti; ancak durumun çok daha ciddi olduğu anlaşılınca Eylem ve ailesi büyük bir şok yaşadı. Teşhis konduktan sonra, doktorlar tüm sürecin ne kadar acil olduğunu anlattı ve Eylem'e acil tedavi için yönlendirmelerde bulunuldu.
Bu süreç, hem Eylem’in hem de ailesinin çabaları sayesinde umuda dönüşmeye başladı; Eylem, hastalığıyla mücadele için alternatif tıptan da destek almayı düşündü. Farklı tedavi yöntemlerini araştırmaya girdi, beslenmesine dikkat etti ve düzenli egzersiz yapmaya başladı. "Hayatta her şeyin daha güzel olabileceğine inanıyorum" diyerek moral bulmaya çalıştı. Hastalığı kabul etmemek için kendi yaşam mücadelesine aktif olarak dahil oldu.
Hastane ziyaretleri, tedavi seansları, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve motivasyonel konuşmalar Eylem’in yaşamına sosyal bir dinamizm getirdi. Her gün kendine biraz daha inandığını hissetti. Yakınlarına ve kendisine olan inancı, onun tedavi sürecinde en önemli faktörlerden biri oldu. Tedavisi süresince yalnız olmadığını bilmek, Eylem’in motivasyonunu artırdı. Ailesinin desteği ve sevdiklerinin yanında olması, onu ayakta tutan unsurlardan biriydi.
56 yaşındaki Eylem Kan, yaşadığı zorluklar sayesinde hayatına yeni bir perspektifle bakmayı öğrendi. “Üç hafta” ifadesi, sıradan bir yamura dönüşürken, kendisini yeniden keşfetmişti. Geçirdiği bu süreç, ona hayatın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmıştı. Yukarıdaki durumu okuyup anlayabilirsek, belki de hastalık korkusunun arkasında yatan umut ışığını görebiliriz. Sağlık, düşüncenin, inancın ve sevginin birleştiği bir yolculuktur ve sonuç olarak, Eylem’in hikayesi hepimize bu gerçeği hatırlatıyor.
Sonuç olarak, Eylem’in hikayesi, her ne kadar korkutucu bir başlangıca sahip olsa da, yaşam mücadelesinin getirdiği güç ve kararlılıkla doludur. Bu tür zorlu durumların üstesinden gelebilmek için, umut ve sevdiklerimizin desteği en büyük kaynaklarımızdır. Eylem, yaşadığı her anın kıymetini bilerek, başına gelenleri kabullenip, yeni çizmelerle hayat yolunda yürümeye devam etmeyi amaçlıyor. Onun hikayesi, herkes için değerli bir hatırlatma niteliğindedir: Hayat, ne olursa olsun devam eder ve yakından tanığımız birinin mücadelesi, hepimizde farklı bir etki bırakabilir.