İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, son günlerde artan toplumsal huzursuzluk ve öfke karşısında şaşkınlık içinde olduklarını ifade etti. Halkın, ülke çapında yaşanan ekonomik sorunlara ve siyasi sıkıntılara büyük tepkiler gösterdiği belirtilirken, bu durumun müzakerelerin ilerlemesi için elverişsiz bir atmosfer yarattığı kaydedildi. Müzakerelerin yeniden gündeme gelebilmesi için, öncelikle halkın bu öfkesinin yatıştırılması gerektiği düşünülüyor. İran’ın iç politikası ve halkın nasıl bir tepki verdiği, uluslararası müzakerelerin geleceğini de etkileyecek önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.
İran, son yıllarda ekonomik olarak önemli zorluklarla karşı karşıya. Yüksek enflasyon, işsizlik oranlarının artışı ve uluslararası yaptırımlar, halkın hayat standardını önemli ölçüde düşürdü. Özellikle 2021 yılından bu yana bazı temel gıda maddelerinin fiyatları neredeyse iki katına çıkarken, birçok aile günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Bu koşullar, halk arasında ciddi bir öfkeye yol açtı ve kitlelerin sokaklara dökülmesine sebep oldu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Halk öfkeli, bu durumda kimse müzakereden söz edemez," diyerek, toplumsal huzursuzluğun müzakereleri olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti.
İran’ın uluslararası ilişkilerinin de bu öfke ortamından etkilenmesi kaçınılmaz. Özellikle Batılı ülkelerle yürütülen nükleer müzakereler, bir yandan halkın ekonomik durumuyla ilgili memnuniyetsizliklerin artmasıyla birlikte zor bir ivme kazanıyor. Çeşitli ülkelerle olan ilişkilerin zayıflaması, İran'ın izolasyonunu derinleştirebilir; böylece, hem müzakere masasında hem de uluslararası platformlarda daha zayıf bir aktör haline gelebilir. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için iç politikadaki istikrarın sağlanmasının önemine vurgu yaptı ve halkın taleplerine duyarsız kalınmaması gerektiğini ifade etti.
Halkın bu yolla hükümete olan tepkisini dile getirmesi, yöneticileri iç politikada yeni adımlar atmaya yönlendirebilir. Ayrıca, huzursuzluk ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle, çeşitli toplumsal grupların bir araya gelmesi ve organize olması mümkün hale geliyor. Bu tür toplumsal hareketler, İran'ın iç politikasında köklü değişikliklere ve dönüşümlere yol açabilir. Ancak, bu tür bir değişim sürecinin halkın öfkesinin yatıştırılması ile başlaması gerektiği anlaşılmaktadır.
Özetle, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün açıklamaları, mevcut ruh halinin müzakerelere yansımasını net bir şekilde gösteriyor. Halk öfkeli ve bu öfke, hem iç siyasette hem de uluslararası arenada önemli gelişmelere kapı aralayabilir. Müzakerelerin yeniden gündeme gelmesi için öncelikli olarak toplumsal huzursuzluğun giderilmesi gerekirken, ekonomik ve sosyal reformların yapılması gerektiği de bir gerçek. Toplumun taleplerine duyarlı bir yaklaşım sergilemeden bu sıkıntıların aşılması mümkün görünmüyor. İran, önümüzdeki dönemde hem iç politikadaki bu öfkeyi nasıl yöneteceğini hem de uluslararası müzakerelerde nasıl bir yol izleyerek yapacağını belirleyecek.