Üniversitelerin gençler için eğitim olduğu kadar birer yaşam deneyimi alanı olduğu inkar edilemez. Ancak bazı hikayeler, kayıplarla dolu bu süreçlerin ne kadar çetin geçebileceğini gözler önüne seriyor. Son zamanlarda medyanın gündemine oturan bir olay, üniversiteli Helin’in trajik ölümüyle ilgili. Genç yaşta yaşadığı zorbalık, kayıplar ve ruhsal sorunların bir araya gelmesi sonucu bu çok değerli yaşamın sona ermesinin ardından, Helin’in son mesajı ise birçok sorunun cevabı niteliğinde. Bu yazımızda, Helin’in son dönem yaşantısına, onun bıraktığı ardındaki mesajlarına ve gençlerin karşı karşıya kaldığı buhranlara ışık tutacağız.
Helin, üniversiteye başlamadan önce hayalleriyle dolu bir genç kızdı. Göz alıcı geleceği ve akademik başarıları ile dikkat çeken Helin, arkadaşları tarafından da oldukça sevilip sayılıyordu. Ancak hayat bazen önemli dersler vermek adına kehanet olarak karşımıza çıkabiliyor. Helin’in yaşadığı dönem içerisinde karşılaştığı çeşitli zorluklar, onun ruhsal durumunun kötüleşmesine neden oldu. Zamanla yalnızlaşmaya başlayan Helin, çevresinde güvenebileceği kimsenin kalmadığını hissetti. Son döneminde bıraktığı mesajda ise bu yalnızlığın getirdiği çarpıcı bir içsel mücadeleyi çok açık bir şekilde dile getirdi.
Helin'in son mesajında kullandığı dil, birçok genç bireyin içsel huzursuzluğunu ve stresini gözler önüne seriyor. “Benim için her şey çok ağır geliyor. Hissettiğim yalnızlık içinde kaybolmuş durumdayım,” cümlesi, onun yaşadığı kaygıları ortaya koyarken; aynı zamanda yaşadığı toplumsal baskıların altında nasıl ezildiğini de açığa çıkarıyor. Helin’invedalarından bir diğer önemli ifadesi “Bir gün her şeyin daha iyi olacağına dair umudumu kaybetmeye başladım,” cümlesi ise gençlerin ruhsal durumunu yansıtan bir başka büyük dert olarak karşımıza çıkıyor.
Gencin yaşamında olan bitenler, yalnızca bireysel bir trajedi değil; aynı zamanda toplumsal bir kriz. Helin’in yaşadığı zorbalık, hem sosyal hem de akademik çevrelerinden kaynaklıydı. Üniversitedeki arkadaşları ve çevresi tarafından dışlanma hissi, onun benlik saygısını derin bir şekilde sarstı. Günümüzde birçok genç, sosyal medya baskıları ve dışlanma korkusu ile kendi ruhsal sağlıklarıyla ilgili ciddi sorunlar yaşayabiliyor. Bu tür olaylar, genellikle sessiz kalınan ve üzerinde çok fazla konuşulmayan konular arasında yer alıyor.
Günümüzde gençlerin yaşadığı ruhsal sağlık meseleleri giderek artmakta. Birçok genç, yaşamlarının farklı dönemlerinde stres, kaygı ve yalnızlık gibi duygusal karmaşalarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Helin’in hikayesi, bu sorunlarla başa çıkmanın önemini bir kez daha vurguluyor. Ulaşılması gereken kaynaklar, destek ağları ve toplumsal duyarlılık, gençlerin ruhsal sağlıklarını korumaları açısından oldukça kritik. Helin gibi pek çok gencin yaşadığı sıkıntıları göz önüne alarak, toplumsal bir dönüşüm sürecinin gerekliliği açıktır.
Helin’in trajedisi, yalnızca onun değil; benzer hikayelerin yaşayan yüzlerce gencin dramatik yaşamlarını da gözler önüne seriyor. Bu tür olayların önüne geçmek için, hepimize düşen sorumluluklar var. Gençlerin duygusal ihtiyaçları, aileler ve eğitimciler tarafından dikkate alınmalı; baskı ve zorbalığa karşı duyarlılık artırılmalı. Helin’in yaşamı ve son mesajı, yaşanan acıların bir yansıması olarak kabul edilmeli ve toplum olarak bu tür olayların önüne geçmek için çalışmalıyız.
Olayın ardından birçok kişi sosyal medya platformlarında #Helin için adalet ve #RuhsalSağlıkYeniden şeklinde ifadelerle sosyal farkındalık yaratma çabaları içerisinde bulunuyor. Helin’in hayatına son verme nedeni sadece kişisel zorlukları değil; toplumun yarattığı baskının ve zorbalığın da bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Her bir birey, bu tür olgularla başa çıkabilmek için desteklenmeli ve ruhsal sağlığına önem vermesi gerektiği bilincine varmalıdır.
Son olarak, Helin’in hikayesi ve son mesajı, hepimize önemli bir ders veriyor: Gencin sesi duyulmalı, yalnız hissetmemeleri sağlanmalı ve ruhsal sağlıkları gözetilmelidir. Toplum olarak bu travmanın bir daha yaşanmaması için gereken adımları atmalı ve gençlerimizin yanında olmalıyız. Zorbalık, yalnızlık ve tükenmişlik hisleri ile başa çıkmanın yollarını bulmalı; toplumsal bilinci artırmalı ve bu tür kayıpların önüne geçmeliyiz. Helin’i kaybetmiş olsak da, onun sesi, benzer hikayeleri sahiplenen herkes için bir umut ışığı olabiliyor.